Utanç Günlüğü 12

Ölümün ozanları titriyor yaşamağıcının dallarında

Çocuklar parmakları yerine kaburga kemikleri ile sayıyor günleri

Yarını olmayan çocukların… dünü hiç olmamış… bu günü…

Kalbim yerine parmaklarım uyuşuyor bunca acıyı kaydırmak zor!

Ellerim ölü ozanlardan kalma bir titreyiş

Yaşamın akışında yaprak kıpırdamıyor

Yaşımın artışında kalbim

Böyle kurumamalıydı böyle mukavim…


Gün gün seyreliyor utancım başımda tel tel saçım

Ağarıyor iki dudağım arasında nefesim bir dal sakalım

Zamanın eskitemediği bir sürü anısı var gölgesinde hayatın

Eskimeyen acılar eskiyen hasret yenilendikçe tazelenen özlem

Kapkara buruş buruş gecelerce kere körelen utancım


Şimdi bir tek sana açılan bir kapıdayım

Bir tek bana henüz açılmayan kapı

Kemikleri incelmiş çocukların kapısı

Ellerinde poşetler dolusu kıyımın annelerinin kapısı

Gazze’nin kapısı

Hüseyn’in ve yarenlerinin kapısı

Mela’nın ve Feqî’nin

Aşkın mihrabına secde edenlerin kapısı

Meyin kokusuna doymamışların

Yüzleri kararmamışların

Şimdi bir tek aşındırdığım kapındayım

Şiirin ve inceden şuurun kapısı

Karıncalanan ellerin ve çatlayan alınların

Yüzünü yere eğip de göğe uzatılmışların


Şimdi gel dağıt bütün karanlığıyla utancı

Bütün kararlığıyla ölü doğmuş bu sancı

Bir nefes daha balçığa karıştı ilk nefes

Körükle yaklaşıyor utanca bu cılız ses

Doğarken başlayan başkaldıran bu acı

Üflediğin o ruhtan bambaşka şimdi yabancı

Şimdi gel ve dağıt

yüzümdeki bütün bu karanlıklarıyla utancı 

Yorumlar

Popüler Yayınlar