Yüzümle dünya arasında
Yüzümde gezinen gözlerin ışıklarını topluyorum aynalardan
Ellerim cam kırıklıkları
Kalbim çatlak, kırışık bir yüzün yansıması
Bir sofra değildir şiir
Ve ben aç kalkmamalıyım bu sofradan
Kırık dökük acılardan
Bir gün tok geçeceğim mısralardan
Soğuk en can alıcı gerçekliği ile tenimde gıcırdarken
Vücudum insan olmanın esnekliğini kaybederken
Buruşturulmuş bir kâğıt parçası geçmişim teyellenirken
Gözlerimdeki ışığı emecek aynalar
Suda kırılgan aksimi gösteren ay ışığı
Bir havlama açlığı ceplerim
Yağmur damlasında titreşen sesim
Ve toprak kokusunda birikmişliğim
İnsan olmak diyecekler, insan olmak!
Ne kadar da pahalı bir çağrıdır
Kulak kesildiğim dünyadan haberlerim var!
Soğuk kadar keskin ve gerçektir ölüm
Bütün aynalardan daha çok emmiştir gözlerdeki ışıltıları
İnsan olmayı inşa etmiştir akıllara
Takılıp kalmayalım diye bir yanılsama gibi görünmeyen yansımalara…
Şimdi, soluksuz ve solgun bir akşam
Omuzlarım dünya yükü izlerden sonra
Yakın bir geçmişin ağrısını yüklenecek
Yüklenin! Ben çok ağırlık yapmam
Yükleyin! Bunu da taşısın yüzüm aynalara
Taşırayım içimdeki insanlık kırıntılarımı
Çürümüş zihinlerin yankısıdır belleğim
Parlatın çünkü bir gün ben de sizin gibi öleceğim
Ama şimdi burdayım şimdi dünyada
Yanlış kaynamış bir kemik gibi, dünya da…
Yorumlar
Yorum Gönder