Mekan ve Kalıcı Olmanın Üzerine

Gelip geçici olanda mekan tutamaz insan.Yaşam her yönü ile bir basamak. Yükseklişin ve alçalışın zemini. Merhum Aliya'nın değişi ile yazılan bir şey var ve biz yazılanın içinde ancak nerde duracağımıza karar veririz.

Basamakları adım adım tırmanmak, yükselişe, eşref olana talip olmak, fani olanın değersizliğini kavramaktır bir yönüyle. Bütün yaşantısı ve hayalleri ile geçici olan zeminde kalıcı bir yer edinmek için insan bir başka insanda mekan tutar...

Hobbes insan insanın kurdudur derken haltetmişse de bu esfel olan insansın tam karşılığıdır. Çünkü insan olmak bir başına varlığın en mukaddes yapısıdır. Ama insanın da esfeli vardır. Aşağısı olanı. Hatta aşağının da aşağısı... 

Ve esfel olanın insan olmaya yükselişe geçmeyişi, insan olmanın içini doldurmaya yeltenmeyişi; şeriatinin, beşer olmakta direten eksik insanın tanımıdır. Beşerin, kurt olmaktan, başka bir insanın içini oymaktan başka bir yaşam biçimi yoktur. Yükselmek, daha doğrusu tanrının yarattığı biçimi içselleştirmek ve ona uygun hareket etmek, şerefli olmak yani durmak istediğimiz yeri belirlemek çok önemli..

Bu anlamda insan insanın yurdudur. İnsan insanın huzurudur. Mutluluğu ve belki de insan olmanın son adımını yakalayabilmenin yoludur..

En büyük gayemiz belki de bir insanın kalbinde yer edinmektir. Bir kalbi kendine mesken edinmek... Kalp, Allah’ın yeryüzünde sığabileceği derinliktedir çünkü. İnançlı bir kalp kendi sahibini içinde taşıyabiliyor ve kalbin de yaratıcısı o kalbe sığabiliyorsa en güvenli sığınaktır insan kalbi. 

Hayatım boyunca bana kapalı kapıları zorladım hep. Ya da bir şekilde kendi elimle kapadığım kapıları açmanın yollarını denedim. Bu ben varoldukça devam edecek gibi görünüyor. Çok şeyden vazgeçtim ama vazgeçemediklerimin benden aldıkları kadar zorlu değildi hiçbiri.

Kalbim, İsrailoğullarının kırk yıllık avare avare dolaştığı o çöl kadar kurak şimdi. Ve o aptallıklarından vazgeçmeyen kavim kadar yorgun. Kalbim mekan olmaktan uzak değil ama yaşanılacak bir mekan olmaktan çok uzak.. Issız.. Kavruk.. İçinde sayısız insanı dolaştıran ama bir yere vardıramayan.. Helak eden.. Kalbim bazen başımın en büyük belası...

Kalıcılığı yakalamanın yolunu bulur ve o yolu kalıcı bir mekana vardırırsak yaşamış sayılırız belki. O zaman kurtuluş için; avare yurtsuzlara kalıcı şeyleri göstererek vazedebilir, geçici olanın onulmaz eksikliğini anlatabilir, bir nebze de olsa gerçekleşmişliğin sağlam adımlarını atabaliriz belki. 

Bir başkasına konuşmak her zaman kendine konuşmaktan daha kolaydır. Bir başkasını başkalaştırmak kendini başkalaştırmaktan daha caziptir. Bir başkasının kalbini kalıcı bir mekan edinmek kendi kalbini kalıcı bir mekan haline getirmekten daha az riskli gibi gelir bize/bana. Bir başkasının kalbini Allah'a açmak kendi kalbimizin yersizliğini önlmekten daha pratik gelir bize/bana..

Yani bir şey olmak varken bir şeyi oldurmak daha konforludur. Bu yüzden kalbine dön! Derler. Kendine dön! İçine ve işine dön! Evine dön! Mekan bellediğin ve içinde huzuru bulduğunu hissettiğin yere.

Kalıcılığı bir başka yerde aramak ya da yaratmak yerine kendi kalbinde ara. Kendi kalbinde yarat. Kendi kalbinden yarat!.. Kalıcı bir mekan haline geldiğinde kalıcı bir mekanda yer edinebilirsin belki. Belki yer edinebilirim... 




Yorumlar

Popüler Yayınlar