Dünyanın en zor işi!

Dünyanın en zor işi nedir diye sorsalar yapamadığın her şey diye cevap veririm.

Mesela ben kolay kolay cevap veremem normalde

Soru sormak ne kadar kolay değil mi?


Akıl, his, ruh, düşünce; bugün bu dörtlü içinde kendime bir yer aradım.

Hem hepsinin içinde hem hepsi benim dışımdaydı.

İnsan bunları kapsayan ve bunlarla doğru bilginin farkına varan bir varlıksa mesela ben neydim?

Bunun cevabını vermeyince susuyorum/z.


Kendime bir mezarlık yonttum masamdan.

İnsanın imkanı olsaydı da istediği yere gömülebilseydi.

Yo masaya gömülmek için yaşamadım ve ölmüyorum hala.

Bazen bir yere gömülmek için ölmeye ve yaşamaya da ihtiyaç olmuyor zaten.


Az önce eski bir manto içinde gezen bir adam, zamanın eskittiği bir hayalete dönüşmek üzereyken bir kediye dönüştü. İnanırmısınız zaman diye zannedilen şey sadece bir kuyrukmuş.

Kuyruğunun etrafında dönen bir kedi görürseniz, bilin ki o; eski bir mantoya sarınmış, zamanın peşinde koşturan zavallı adamdır.


Dünyada ne kadar da çok zor iş varmış öyle. Hangi birisine koştursam ötekine geç kalıyorum.

Bazen dinlenmek için durduğum yer ateşten bir çukura dönüşüyor.

Of ne zor şey şu yaşa-ya-bilmek...


Önümde masaya oturmuş bir adam

Elinde dünyadan bir yuvarlak

Ceplerine dolduruyor.

Adamın elindeki yuvarlağın cebindeki karanlığına yuvarlanıyorum.

Dünya bir cebe dönüşüyor.

Adam öyle hırsla daldırıyor ki elini ceplerine deliniyor ve dünyamla beraber yırtılan yerden kayıyorum.

Dünyam kayıyor.


Bir vakit, 'hayallerimin yüksekliğinden gerçekliğimin ayak uçlarına düşüyorum' diye bir not tutmuştum.

Bu yaşarken de yazarken de peşimi bırakmayan bir lanet gibi...


Dünyanın en zor işi yaşamak ve çoğumuz bunu yapamıyoruz ve tabii yazmak.

Yaşamımda olduğu gibi yazışımda da sürekli başa dönüyorum.

İlk olduğum yere, ilk kendimi bulduğum yere dönüyorum.

İlki çok temiz bir dönüş olmasa da ikincisi ara ara bembeyaz bir kağıt olarak karşımda duruyor. 


Ben de bir çok şeyin karşısında duruyorum.

Yaşamak biraz da budur belki.

Aklı, ruhu, hisleri, düşünceyi; kendinde toplamak seni bir şekilde bir duruşa sürüklüyor.

Hiç yoktan kuyruğunun peşinden koşturan bir kedi bir insana, kuyruk zamana dönüşür.

Bu nasıl bir duruş bilmiyorum, karşı durmak bundan daha öte olsa gerek.. 


Karşımda bir kitap olanca sesiyle SOBE! Diye bağırdı mesela.

Yakalandım. 

Bana unutacaksın dedi. 

Hatırladım.

Beni elemek istiyordu.

Elendim.

Bu bir oyundu dese inanırdım

Gerçekti.

Beni oyun zannettiğim bir gerçeklikten vurdu... 



Yorumlar

Popüler Yayınlar