Eski bir müzik; döngü..


İnsan bir yanıyla hep eksiktir.
Ve dünya bazen bazı eksiklikleri kaldırmakta güçsüzdür. Ne yana dönerse dönsün hep eksikliğinden vurulur.
Zamanlar sonra anladım, bazı boşlukların yeri doldurulamaz bir ağırlığı vardır.
Bunu anlamak o boşlukdan defalarca kez vurlulmakla gerçekleşti.
Ve şu muhakkak ki; gidenlerin yerini doldurabilecek hiç bir mahluk yoktur.
Büyük bir dinginliği besleyen öfke ile günlerdir avare avare geziyorum.
Bir taraftan konuşmaya çalışan, ağzı yamuk yumuk kelimelerle dolu bir çocuk gibi hareketli, öbür taraftan altmışlarına merdiven dayamış, sessiz, konuşmanın eziyet verdiği yaşlı bir adam gibi sakinim.
Mukavemet gücünü kaybetmiş, sözünün ehemmiyeti kalmamış, köşeye atılmış bir ihtiyar adam!
Ben sıklıkla anlaşılmamaktan yakınan bir insan değilim. Aksine; anlaşılan ama buna rağmen hiç kimsede anlaşıldığı gibi kabullenen biri olmamaktan yakınan, belki bundan dolayı kendi yağında kavrulmaya müsait olan biriyim.
O kadar çok tıkanıklık var ki içimde.
İçimde o kadar çok birikmiş ses var ki! 
Öyle bir eskidim ki.. 

Üzerime ne giysem, yüzüme hangi gülümsemeyi çizsem, ruhumu hangi duyguyla boyasam boyayayım hemencecik eskiyor.
Yüzüm aynaların parıltılarından muzdarip, saçlarım kör bir rengin gölgesinden akmış gibi.
Ayaklarım ve ellerim öyle yorgunlar ki!.
İnsanların aralarında yürümekten, koşmaktan, yorulmaktan; insanlara gülüyormuş gibi yapmaktan ve gülmekten, ağlıyormuş gibi yapmaktan ve ağlamaktan, yaşıyormuş gibi yapmaktan ve yaşamaktan, anlıyormuş gibi yapıp anlamamaktan, insanlardan öyle çok bıktım ki!
İnsanlardan eksikliklerimi, en büyük eksiğimi gizlemekten, bir gizim varmış gibi yaşamaktan öyle yoruldum ve nefret ettim ki!
Anlatsam biliyorum anlayacaksınız ama neye yarar?
Söyleyin neye yarar?.

Yoldayım.
Kulağımda benden de eski bir müzik çalıyor.
Hem insan denilen varlığın eskitemediği bir şey biliyor musunuz?
Bir cenaze hüznünü üzerimizden bir elbise atar gibi atmıyor muyuz?
Şaşkınlığımızı anlık, hayretlerimizi bir göz kırpışı hızzında atlatmıyor muyuz.
Bir sayfayı atlar gibi duygulardan duygulara atlamıyor muyuz?

Yoldayım. 
Geriye dönüp baktığımda ne çok şey varmış gibi klişe iç çekişlerle sıcak arabanın içinde terleye terleye ilerliyorum.
Nedir çok şey?
Geride insan ne bırakır da çok olur?
Sizin geride bıraktığınız çoklar mı sizde azlığa sebebiyet veriyor.
Geride bu kadar çok şey varsa şu an ve ilerde neden o kadar çok az şey varmış gibi savaşa savaşa yaşıyoruz?

Zihnim kabuğu aşınmamış bir yara  kaşıntısı gibi şimdi.
Ne kadar dokunsam dokunayım, ne kadar kaşımaya çalışsam çalışayım altında bir öncekinden farklı bir yara çıkmayacak.
Kendi etrafımda günde bazen yüzlerce kez dönüyorum. 
Hatta yıllardır kendi sınırlarımı aşmaya çalışmadan küçücük bir yörünge içinde içime akıp gidiyorum.

Seviyorum kırılıyorum, nefret ediyorum kırıyorum; kırdığımdan kırılıyorum.
Uzak duruyor kırılıyor, yakın duruyor yine kırılıyorum.
Ne yana dönsem kırıklıklarımda binlerce ben görüyorum.
Çoğalmış ama bir kişi bile olmaktan uzak binlerce benlerin yüzünden dökülüyorum.

Yoldayım.
İçimde binlerce görüntü akıp geçiyor.
Bu günü unutmuş yarının zorlu sayfasını söküp atmaya çalışıyorum.
Dünde kalanları unutmaya çalışıyor, kendimi, yani kırıklıklardan geriye kalanları geride bırakmaya çalışarak; yorgun, yalnızlığını özlemiş, evini özlemiş biri gibi davranarak yola sürüyorum... 


Yorumlar

Popüler Yayınlar